MODERN TÜRKİYE İÇİN BİR ENERJİ PROJESİ |
Bir hayal olduğunu fakat biraz da kafaları karıştıracağını bildiğim halde Türkiye’nin enerji açığına; çevre dostu, ucuz ve güçlü bir çözüm getirebilecek bir proje sunuyorum. Öğrendiğime göre bu proje yıllar önce İTÜ Hidrolik Profesörlerinden birine aitmiş. Ancak o projede türbin şaft problemi çözülememiş. Bilindiği gibi Tuna, Dinyeper, Dinyester, Volga, Çoruh, Yeşilırmak, Kızılırmak, Sakarya gibi nehirlerle, Harşit, Kilyos gibi ırmaklar ve adı bilinmeyen yüzlerce coşkun çayla beslenen Karadeniz, bulunduğu iklim kuşağının verdiği düşük buharlaşma avantajı yüzünden su bütçesinde fazlalık vermektedir. Buna karşılık Cebelitarık (Gibraltar) Boğazı ile Atlas Okyanusuna bağlı olan Akdeniz, yaklaşık olarak her Med zamanında Atlas Okyanusundan 80 km³ su almakta fakat buharlaşmasını karşılamak üzere 75–76 km³ kadarını Cezir zamanı geri vermektedir. Bu salınımın bazen İskenderun körfezinde deniz çekilmesi ve tekrar deniz basması olarak görülen harmonik karın noktası girişimleri vardır. Yine de Akdeniz’in doğusu, bağlantılı olarak Ege ve Marmara denizleri su bütçesi açığını, Cebelitarık yerine daha yakın olan Boğazlardan karşılamaktadır. Bu su talebi ise tıpkı Cebelitarık Boğazında çok tuzlu Akdeniz suları altta, Az tuzlu Atlas Okyanusu suları üstte oluşan akıntılarla karşılandığı gibi, Boğazlarda da çok tuzlu Marmara (ve dolayısı ile Ege) suları altta, az tuzlu Karadeniz suları üstte oluşan akıntılarla karşılanır. Bu akıntıların debileri birbirine eşit olmayıp hep Akdeniz lehine gelişir. Bu akıntıların birbirine karışmaması mucizesi bir çay bardağında da geçerli olup “Kandilli Çay” adını alır. Çocukluğumuzda yapardık. Bunun için çay bardağına ilkin 1/3 oranında kaynar su dökülür. Bu suya alabildiği kadar örneğin üç çay kaşığı şeker ilave edilerek tamamen eriyinceye kadar karıştırılır. Daha sonra 1/3 oranında bu kez bir kaşık şeker eritilmiş koyu çay bardağın kenarından akıtılarak yavaşça ilave edilir. En sonra üzerine şekersiz su yavaşça bardağın kenarından akıtılarak konulur. Çay ve suyun sırası arzuya bağlı olarak değiştirilebilir. Ve buna Kandilli çay denilirdi! Şimdi çocukluğu bırakalım da biraz bilimsel konuşalım. Efendim aralarında konsentrasyon farkı olan akışkanlar, bir çay bardağının içinde de, bir gezegenin içinde de katmanlaşırlar. Bu katmanlaşma kimyasal bileşime bakılmaksızın sadece yoğunluğun kontrolünde gerçekleşir. Eğer malzeme başlangıçta karışık durumda ise bu kez konveksiyon döngüsü etkinleşerek yine sonuçta katmanlaşmaya ulaşılır. Diğer taraftan 1964 yılında İstanbul Üniversitesine misafir öğretim üyesi olarak Amerika’dan gelen Prof.Dr.FLEMING’in, “hala bilimsel düzeyini takdir ettiğim” Oceanography isimli dersinde öğrendiğimiz gibi, bu akıntıların birbirine karışmadan nasıl aktığı, o zaman bize Okyanus Kinematiği ile ilgili olarak öğretilenlerin en az karmaşık, ya da en basit olanı idi. Şimdi İstanbul ve Çanakkale Boğazlarımızdan, gözümüzün önünde neredeyse Amazon Nehri debisinde bir su kütlesi, “hem de iki yönlü olarak” akıp giderken, biz de “Ah güzel İstanbul” şarkısını söyleyerek bakacak mıyız? T.C. olarak böylesi rantabl ve modern bir projeyi yapabilir miyiz bilmiyorum ama en azından böyle temiz ve ucuz bir enerji olasılığı olduğunu bilelim. Aşağıda prototipinin ön projesi sunulan bir hidroelektrik santralleri dizisi, hem İstanbul Boğazında hem de Çanakkale Boğazında en az beş-altı farklı lokasyonlarda kurulabilir. Prototipi ise bu işlerde çok usta olan DSİ laboratuarlarında gerçekleştirilebilir. Kendi kaldırma gücü ile akıntı ayırım yüzeyine daldırılan rodlar üzerine dönen türbin kanatları hem tuzlu su hem de tatlı su akıntısından yararlanabilecek boyutlarda ve pozisyonda yerleştirildiğinde, elde edilen basınçlı su, sahildeki alternatörlere ulaştırılır. Alternatörleri, rüzgar enerjisi santrallarında olduğu gibi 50 Hertz’lik frekansa uygun dönüş turunu sabitleyen regülatörlerle desteklenir. Mekanik iletimin bakım işletim zorluğu dolayısı ile bu proje pnömatik enerji aktarımı ile çalıştırılmıştır. Buna göre boğazların yaklaşık 30–40 m derinliklerinde dönen her açık hidrolik türbin kanatları, akuple olarak çalışan hemen yanı başındaki simetrik “çift taraflı” kapalı salyangoz ya da santrfüj pompalarını çalıştırır. Sistem kendi kaldırma gücüne karşı, tabandaki beton ağırlıklara tesbit edilir. Bağlantı halatları bir cer tamburu ile döndürülerek akıntı ayırım yüzeyinde kalmak için bilgisayar kontrolü ile sürekli platform seviye ayarlaması yapılır. Diğer bir değişle halat tamburu bırakılarak sistem yukarıya doğru yüzdürülürken, halat tamburu sarılarak istenildiği kadar daldırılır. Pompalardan alınan yüksek debili basınçlı sular cer boruları ile ulaşarak, sahillerde kurulu hidroelektrik alternatörlerini döndürdükten sonra tekrar boğazlara deşarj edilir. Bu hidroelektrik santrallerin yapısal olarak barajlarda kullanılanlarından bir farkı olmaz. Tek tip olan Hidroelektrik santraller hem İstanbul Boğazının Kireç burnu, Akıntı burnu ve Kandilli gibi lokasyonuna hem de Çanakkale Boğazının Nara burnu gibi birkaç lokasyonuna uygulandığında belki de Atatürk Barajındaki kurulu güç kadar katkı ile enerji üretimi artırılabilir. Kademeli olarak Atatürk barajındaki türbin sayısının iki katından fazla sayıda türbin de yerleştirilebilir. Ancak yüksek akıntılı yerlerin öncelikle seçilmesi gerekir. Güç yüksek. Sürdürülebilirlik sorunsuz. Kurulum maliyeti bir hidroelektrik barajdan çok daha düşük. Az yer işgal eder. Yeryüzünde sadece kuvvet santralı binası yer alır. Çevre sorunu yok. Daha ne olsun? Boş verin Arapların sonunda tükenecek fosil yakıtlarına imrenmeyi. İyi ki bu Boğazlar Japonya’da değil. |
gönderen: darker - 30/04/2009 - 20:38
|
Konu Hakkında Yapılan Yorumlar: |
yorum yapan(tarih) | yorum |
morcheeba (30/04/2009 - 21:54) | istanbul boğazında akıntının güçlü olduğu yerlerde böyle bir proje için şu an çalışılıyor. |